Gladiator 1992
Tommy Riley, babasıyla birlikte Chicago'ya taşınır. Bir gün sokak kavgasında fark edilir ve kendini bir anda yumrukların öldürebileceği yasadışı yeraltı boks dünyasında bulur.
Tommy Riley, babasıyla birlikte Chicago'ya taşınır. Bir gün sokak kavgasında fark edilir ve kendini bir anda yumrukların öldürebileceği yasadışı yeraltı boks dünyasında bulur.
Maksimum seviyede korunan hapishanede gizli dövüşler düzenlenmektedir Dünyanın dört bir tarafından gelen sekiz özel mahkum ölümcül dövüşlerde mücadele etmektedir Kazanan, ödül olarak özgürlüğüne kavuşacaktır Rus tutuklu Boyka da bu dövüşlere hazırlanmaktadır Dizinden sakatlandığı için işi hiç kolay değildir ama hayatta kalmak için dövüşmekten başka çaresi yoktur...
Pers Kralı Xerxes, zafer kazanmaya alışmış güçlü ordusunu yine kendinden emin bir eda ile Yunan Krallıkları üzerine yollar. Ne denli güçlü bir ordu ile karşı karşıya olduğunun farkında olan Sparta Kralı, Tanrıları savaşmaya ikna edemeyince en cesur 300 askerini toplayarak Thermopylae'de Perslilerle savaşmaya gider. Çocukluklarından beri tamamen savaşçı olarak yetiştirilmiş olan bu 300 asker, hayatlarının en büyük mücadelesini vereceklerdir. Ölüm ne kadar kaçınılmaz olsa da cesaretleri ve güçleri bunu yenmeye hazırdır. Büyük bir dirençle düşmana karşı koyarken bir yandan da savaşmama kararı ile yanlış bir karar vermiş olan konseyin yanlışını anlayarak orduyu savaşa göndermesini bekleyeceklerdir.
Dünya zombilerin istilası altındadır. Texas’ta yaşayan Columbus, korkak ancak "Kuralları” sayesinde hayatta kalabilmiş bir üniversite öğrencisidir. Ohio’da yaşayan ailesinin hayatta olup olmadığını görmek için oraya gitmeye karar verir. Yolda karşılaştığı Tallahassee, silah aşığı, zombi avlamayı seven, en büyük amacı dünyadaki son Twinkie keklerinden yemek olan sert görünümlü biridir. Zombi istilasının karmaşasında hayatta kalmak için hırsızlığı seçen Wichita ve Little Rock isimli kız kardeşlerle yolları kesişen bu ikili grubun yeni üyeleri ile Columbus'a ailesini bulaması için yardım edeceklerdir.
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen av partilerinin zamanı gelmiştir. Üç zengin adam parti için Richard'ın çöldeki malikanesinde bir araya gelecektir. Malikaneye ilk gelen Richard ile genç ve güzel metresi Jen olur. Güzel başlayan gece malikaneye diğerlerinin gelmesiyle kabusa döner. Birden her şey kontrolden çıkar ve Jen tecavüze uğrar. Öldüğü sanılan genç kadının bedeni çöle bırakılır. Çölde birden kendisine gelen ve yaşananları hatırlayan Jen, intikam almak için harekete geçer. Kendisine yapılanların bedelini ödetmeye kararlı olan genç kadın, bütün gücü eline alacaktır...
1998 Cannes Film Festivali ödüllü Seul Contre Nous'un sansasyonel yönetmeni Gaspar Noé’den, gösterildiği hemen her yerde yoğun tartışmalara ve ağır tepkilere hedef olmuş, aşk, tecavüz ve intikam üzerine sarsıcı bir film.Gösterildiği bazı ülkelerde, seyircilerin bayılmaları ya da koltukları parçalamaları gibi vakalara neden olan film, sansürlenip sansürlenmeyeceği tartışmalarını geride bıraktı ve nihayet huzurlarımızda.
Yine Sam Raimi'ye ait Evil Dead filminin, aynı yönetmen tarafından gerçekleştirilmiş, hem devamı hem de bir nevi tekrar çevrimi. Bu kez aynı öyküyü, Ash ve şeytana dönüşerek en büyük kabusu olan kızarkadaşı Linda'yı en baştan hayatta bırakarak anlatıyor.Ash şimdi bir gece daha hayatta kalmak zorunda. Bu kez sahneye, orijinal öyküde kötülüğü icad edip dünyaya salan Profesör'ün kızı, bir tamirci, Profesör'ün ortağı ve tamircinin kızarkadaşı da dahil oluyor. Gece boyunca tüm bu karakterler, iblisler ordusu, grotesk derecede bir komiklik, kan, vahşet, bir elektrikli testere, bir çifte, havada uçan bir göz ve espri anlayışı olan kesik bir elin yaptıklarını izleyeceğiz.
Hoffman dışardan bakıldığında Jigsaw efsanesini devam ettirecek tek kişi olarak gözükmektedir. Ama Hoffman’ın bu sırrı tehdit edilince, sağ kalan herkesi tek tek avlamaya geri döner.
Sweeney Todd İngiltere'de berberlik yaparak yaşamını sürdüren, çok güzel bir eşi olan, hayata umutla bakan bir adamdır. Fakat kasabanın önde gelenlerinden birinin güzel eşinde gözü vardır. Yersiz bir suçlama ile hapse atılır ve ardından sürgüne gönderilir. Hayatı darmadağan olan Sweeney Todd kurtulup geri dönmek ve intikam almak için yemin eder. Yıllar sonra geri geldiğinde her şey çok değişmiştir fakat onu hatıralar içerisinde sabırla bekleyen biri vardır, Bayan Lovett... Şeytan Berber Bayan Lovett'ın da yardımıyla suçluyu bulana kadar acımasız bir cellada dönüşecektir; bu arada kasabayı birbirinden güzel kek ve çörek kokuları kaplarken şüphelenmek kimsenin aklına gelmeyecektir...
Fotoğrafçı Leon, Metro Kasabı diye adlandırılan bir seri katilin tüm risklerine rağmen peşine düşer. Çektiği fotoğraflardan yola çıkarak ipuçları arıyordur. Yıllarca metroda kaybolan insanlara ne olduğunun gizemini çözmeye çalışmaktadır. Yaptığı araştırmalarla, çok geçmeden seri katilin kim olduğuna ulaşacaktır. Filmin konusu, korku hikayesi yazarı Clive Barker'ın kısa hikayesi olan ve aynı ismi taşıyan The Midnight Meat Train (1984) adlı eserden esinlenmiştir.
Çin'in eyaletler arası savaş döneminde üç adamın ve bir atın hikayesini anlatıyor. Eski bir asker (Chan-Big Soldier) ve düşman ordunun General'i (Wang-Little Soldier) acımasız bir savaştan sonra hayatta kalan iki askerdir. Chan, Generali kaçırıp kendi vatanına götürmeye karar verir. Amacı ise karşılığında ödül alabilmektir. Ancak bu o kadar kolay olmayacaktır.
Emekli deniz subayı Thomas Beckett, CIA tarafından tekrar göreve çağırılır ve etnik temizlik operasyonlarına karışan Sırp general Valstoria'yı öldürmesi istenilir. Becket'ın ortağı olarak görevlendirilen Cole ise federal bir yetkiliyi öldürmekle suçlanmaktadır. Göreve katılmayı kabul ederse, ceza almayacaktır. İki ortak, CIA'in isteğini kabul etmelerinin ardından, onlardan beklenenin bildiklerinden çok daha fazla olduğunu fark ederler.
Seyahat görevlisi Joe 20’li yaşlarında genç bir adamdır. İşte geçen uzun bir günün ardından eve gitmeye hazırlanır, fakat henüz çıkmadan müdürü tarafından gecenin son tren seferinde çalışması gerektiğini öğrenir. Geceyi katlanılabilir kılan tek şey güzel hostes Ellen’in de Joe ile birlikte çalışacak olmasıdır. Tren, ne olduğu belli olmayan bir cisme çarpıp orman ortasında kaldığında cehennem gibi bir gece başlar.
Tokyo valisi öldürüldüğünde, eski CIA ajanı Travis Hunter, bu ölümden sorumlu teröristi bulmak için geri döner. Ancak bu olay sadece bir vahşet ağının başlangıcıdır...
Yıl 2007. Fransız başkanlık seçimlerinde muhafazakar ve aşırı sağcı taraf karşı karşıya gelir.Varoşlarda ayaklanma çıkmış, her köşede alevler yükselmektedir. Kent merkezindeki kargaşa ortamından yararlanmak isteyen küçük çaplı bir hırsız çetesi, büyük bir soygun hazırlığındadır. Başarılı oldukları takdirde ülke dışına kaçaçak ve çetenin kadın üyesinin çocuğunu aldırabilmesi için gereken parayı elde edeceklerdir. Ancak soygun sırasında işler kötü gider ve grup bölünür. Polisten kaçmaya çalışan bazı çete üyeleri, Lüksemburg sınırı yakınında ıssız bir pansiyona saklanırlar. Soyguncular kaba saba görünümlü otel sahiplerinin, eski bir Nazi olduğundan habersizdirler. Pansiyon sahibi kendi ari ırklarından oluşan yeni dünya düzeni kurmak için, faşist fantezilerini bu kişiler üzerinde gerçeğe dönüştürmek için her şeyi yapmaya hazırdırlar...
Guts, a man who calls himself "The Black Swordsman", looks back upon his days serving as a member of a group of mercenaries. Led by an ambitious, ruthless, and intelligent man named Griffith, together they battle their way into the royal court, and are forced into a fate that changes their lives.
The Diclonius, a mutated homo sapien that is said to be selected by God and will eventually become the destruction of mankind, possesses two horns in their heads, and has a "sixth sense" which gives it telekinetic abilities. Due to this dangerous power, they have been captured and isolated in laboratories by the government. Lucy, a young and psychotic Diclonius, manages to break free of her confines and brutally murder most of the guards in the laboratory, only to get shot in the head as she makes her escape. She survives and manages to drift along to a beach, where two teenagers named Kouta and Yuka discovers her. Having lost her memories, she was named after the only thing that she can now say, "Nyuu," and the two allow her to stay at Kouta's home. However, it appears that the evil "Lucy" is not dead just yet...
After CSI have done their stuff, the cleaner mops up the grisly remains. For Wicky, a bloodbath and the pub is all in a day's work.