Kitabını yazma motivasyonu bulamayan ve Tessa ile yaşadığı ayrılığın kalp kırıklığını yaşayan Hardin, geçmişte yanlış yaptığı bir kadını aramak ve kendini bulmak için Portekiz'e gider. Tessa'yı geri kazanmayı umarak çıktığı bu yolculukta, önce kendisinin değişmesi gerektiğini fark edecektir.
Hafıza kaybı yaşayan bir romancı, yavaş yavaş hafızasını geri kazanır ve adının Argylle olduğunu, bir zamanlar dünya çapında bir casus olduğunu hatırlar. Bu durumun ardından Argylle, kendisini dünyayı dolaşmasına neden olacak bir maceranın içinde bulur.
Sevgilisinden yeni ayrılmış bir roman yazarı, Fas'ta huzur dolu bir yazarlar kampında hayattaki seçimlerini gözden geçiren genç bir adamla beklenmedik bir bağ kurar.
İzole bir ada tatil beldesinde kalan James ve Em, el değmemiş kumsallar, olağanüstü personel ve güneşin tadını çıkararak mükemmel bir tatil geçirir. Ancak baştan çıkarıcı ve gizemli Gabi'nin rehberliğinde tatil yerlerinin dışına çıkarlar ve kendilerini şiddet, hazcılık ve anlatılmamış korkuyla dolu bir kültürün içinde bulurlar. Trajik bir kaza, onların hayatını tamamen değiştirirek onları suça karşı sıfır tolerans politikasıyla karşı karşıya bırakır. Kendilerini korkunç bir kabusun içinde bulan James ve Em, ya onları idam edecek ya da kendi ölümlerini izleyeceklerdir.
12 yaşındaki Meggie, tıpkı babası Mortimer “Mo” Folchart gibi bir kitap kurdudur. İkisinin, ortak bir özellikleri daha vardır: Yüksek sesle kitap okudukları zaman, kitapta yazanları canlandırıp gerçek dünyaya getirme yeteneği! Ama bu çok da tehlikeli bir yetenektir: Çünkü canlanıp kitap sayfalarından çıkan her karaktere karşılık, gerçek hayattan biri kitabın içine kaçmaktadır.
Öykünün merkezinde yer alan karakter bizzat senaryoyu yazan Charlie Kaufman. Susan Orlean’ın The Orchid Thief kitabını senaryolaştırmaya çalışmaktadır. Başındaki orkide belası yetmiyormuş gibi, bir de konvensiyonel bir gerilim senaryosu yazmaya çalışan ikiz kardeşiyle uğraşmaktadır... Filmin bu noktadan itibaren nerelere ilerlediğini öğrenmek için izlemeniz lazım, zaten söylesek de inanmazsınız ! Bir yaprağın damarları gibi çatallanıp budaklanan yapım, günümüz sinemasının en yaratıcı yönetmenlerinden biriyle, en çılgın senaristini biraraya getiriyor.
Kitapları çok satanlar listesinde bulunan yazar Charles Condomine, ilk kez bir film senaryosunu kaleme alacaktır. Senaryonun acilen yetiştirmesi gerekirken büyük bir stres altına girer. Charles'ın Hollywood'a gitme hayallerinin gerçek olmasında en büyük yardımcısı ise ikinci karısı Ruth olacaktır. Charles, ilham alabilmek umuduyla bir sahtekar olduğu anlaşılan medyum Madam Arcati'nin daveti üzerine bir seansa katılır. Sahtekar Arcati, yanlışlıkla Charles'ın ölen eski karısının ruhunu getirecektir. Öfkeli ve son derece kıskanç olan Elvira'nın ruhunun tek amacı Charles'ı öldürerek onunla sonsuza dek birlikte yaşayabilmektir. Bu durum da Charles'ı eski ve yeni karısı arasında ölümcül bir aşk üçgenine hapseder.
Bu aksiyon komedinin baş rolünde, Sam Larson'ı canlandıran Kevin James var. Sam Larson, yumuşak huylu bir yazardır, ancak beynelmilel bir suikastçı üzerine yazdığı kurmaca kitap gerçek bir hikaye gibi yayınlanınca kiralık bir katille karıştırılıyor. Kitabının büyük başarısı neticeninde, aniden kaçırılarak ülke dışına çıkarılıyor ve bir suikast tasarısının parçası olmaya zorlanıyor.
Hiçbir şey, sokakların ışıklarla parladığı, pencerelerin göz kamaştırdığı ve özel küçük mavi bir kutunun bir insanın hayatının akışını değiştirebileceği New York City'deki tatillerin büyüsü ve heyecanıyla kıyaslanamaz. Rachel ve Gary, yeterince mutlu bir çifttir ama onlar büyük bağlılık için tam olarak hazır değildir. Mükemmel bir çift olan Ethan ve Vanessa ise ilişkilerini resmileştirmek üzeredir. Hediyelerin basit bir karışımı, onların yollarının kesişmesine neden olduğunda, onları gerçekten olmaları gereken yere götüren bir dizi sürpriz ve beklenmedik keşifler meydana gelir.
On yıl süren zahmetli bir çalışmadan sonra, romancı Karen Eiffel, en iyi kitabını tamamlamak üzeredir. Önündeki tek sorun, ana karakteri Harold Crick’i nasıl öldüreceğini bulmaktır. Yazar, Harold Crick’in gerçekte yaşadığını ve sözcükleri yazdığı anda olayları yaşadığını bilmemektedir. Şaşkına dönen Harold, yazarın aklındakileri duyup romanın (ve kendi) sonunu değiştirmesi gerektiğini anlar.
Kariyerinde pek de başarılı olamayan bir yazar, geçimini sağlamak için bir kumarhanede krupiye olarak işe başlar. Kendisini kumarhanenin büyülü dünyasına kaptıran adam, bu süreçte kız arkadaşı ile sorun yaşamaya başlar. Bu sırada yazar, Jani adında gittikçe daha çok kaybeden bir oyuncuyla tanışır. Kumarhanede tanıştığı Jani isimli bir kadının peşinden bir soygun planına dahil olmasıyla birlikte işler tam anlamıyla kontrolden çıkar.
Harry Block, kimin ince-eserinde kendi deneyimlerini peçe eğilimi iyi kabul romancı de onun un-özür dileme tutum ve hapları ve o için onun yatkınlık gibi, ondan nefret üç eski eşleri ile onu terk etti.Onu sınırdışı kolej tarafından yazdıklarının için ödül olarak ilgili olarak, yazar engelleme ve bir yazar arkadaşına yaptığı son alev yaklaşan evlilik karşı karşıyadır.Eşleri, sevgili, oğlu, kız kardeşi - Onun öykülerinin ve romanlarının sahneleri geçtikçe ve onunla etkileşim, yaşamları insanların yüzleri Harry'i etkiledi.
Lawrence Michael Levine’in yazıp yönettiği Black Bear, yaratıcılık konusunda sıkıntı çeken bir film yapımcısının hikâyesini konu alıyor. Geçirdiği sıkıntılı dönemde inzivaya çekilme ihtiyacı duyan Allison karakterinin bir arkadaşının önerisiyle gittiği göl kıyısındaki evde, evin sahipleri olan müzisyen Gabe ve dansçı partneri Blair ile geçirdiği günleri sıra dışı bir anlatımla aktaran film, üç karakterin olay örgüsündeki kırılmalarla değişen ilişki dinamikleri üzerine kurulu. Allison’ın, Blair ve Gabe çifti ile olan iletişimi ilerledikçe çözülen bir hikâye ortaya çıkıyor. Bu noktadan sonra kamera önü ve arkası arasındaki ayrım da yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Böylelikle karakterin başka bir karakteri canlandırdığı, film içinde filmin yer aldığı, çok katmanlı bir yapıyla karşılaşıyoruz. Tüm bu kırılmalar, çeşitli zıtlıklar arasındaki çekişmelerin işlendiği derinlikli bir anlatı oluşturuyor.
Mücadele eden bir yayıncı, tek başarılı yazarının engellendiğini keşfettiğinde, onun engelini kaldırması gerektiğini, aksi takdirde işinin biteceğini bilir. Yeni keşfettiği başarısıyla çok mutlu oldu ve mutluyken yazamıyor. Tek sorun, ona ne kadar kötü hissettirirse, ona aşık olduğunu o kadar çok fark etmesidir.
İçkinin etkisiyle gittikçe dibe sürüklenen bir adamın öyküsü. Skin Deep, çok satan ilk kitabından sonra bir tür tıkanma dönemine girdiğini düşünen, oysa tüm gün sarhoş gezdiği için tek bir satır bile yazamayan umutsuz durumdaki bir yazarın komik öyküsünü anlatıyor. Hem karısını hem de metresini aldattığı halde durmadan yeni kadınlarla ilişkiye giren ve ayık dolaşmayı çoktan unutan yazar, nihayet bir gün eski hayatına yeniden kavuşma kararı veriyor ve toparlanmaya başlıyor.
Yazar olan ve bir gazetede köşe yazısı yazan Femke Boot, yazar tıkanıklığından muzdariptir. Sıkıntılı bir süreçten geçen Femke’nin ruh hali, sosyal medyada kendisi hakkında yapılan olumsuz yorumlar ve ölüm tehditleriyle daha da kötü bir hal alır. Gürültücü komşusunun kötü yorum yapan isimsiz insanlardan biri olduğunu fark etmesiyle Femke harekete geçer. Femke’nin artık hayatta yeni bir amacı vardır; trollerin izini sürüp onlardan ölümcül bir intikam almak.
The popular writer Roman Strakhov has to hand over another masterpiece to the publishing house in two weeks. But, as luck would have it, he has a creative crisis. For inspiration, Fears goes to the Investigative Committee. In order to study the material, the writer has to share heroic everyday life with the staff of the investigative department. Strict and very cute investigator Zhenya Ogareva becomes the main character not only of Strakhov's plots, but also of his whole life. Zhenya inspires the writer to a new novel. Both literally and figuratively…
Two women are bound by their mutual passion for writing. Tono Risa is already a successful writer. Her books are all best sellers and have been made into movies, putting increasing pressure on Risa to keep churning out masterpieces. The professional pressures and her personal responsibilities begin to make Risa feel overwhelmed and dejected. Yuki is a young woman who moves to Tokyo with the dream of becoming a published writer someday. When she is about to give up on that dream, Yuki is offered a job to work as Risa’s assistant by her editor. The two women start off a little stilted but eventually form a friendship and a productive working relationship. As Yuki’s role gradually increases from being an assistant to a ghostwriter for Risa, will Risa feel threatened by Yuki’s ambition?
