Forrest Gump, zeka seviyesi 75 olan bir erkeğin hayatını ele alıyor. Zeka seviyesi nedeni ile devlet okullarına girmekte bile zorlanan Forrest Gump zamanla akla mantığa uymayan başarılara imza atıyor. Her ne kadar zeka seviyesi düşük olsa da fiziksel olarak son derece sağlam olan Forrest Gump, zamanla gelişen olaylar zincirinde bizi hayal edemeyeceğimiz bir dünyaya götürüyor.
Dünya, 2027: Gelecek için umut gittikçe önemini kaybeden bir kaynak oluyor. Son doğan bebeğin üzerinden neredeyse 19 yıl geçmiş ve açıklanamayan evrensel çocuksuzluk her geçen yıl beşeriyet sınırlarını, gelecekteki tüm haklarından vazgeçirmeye yaklaştırmıştır. Çoğu insan kaçınılmazı benimsemeyi seçip, ayrılıkçılığın, kanunsuzluğun ve nihilizmin içine çekilirken, diğerleri birleşik bir gezegen ve yavaş yavaş azalan nüfus için mücadeleye devam eder.
Bu yapmacık dünyada gerçek bir şey bulmak ve ona bağlanmak isteyen Amerikalı gezgin Richard, Thailand'a gelir. Bangkok'ta ucuz bir otelde kalan çılgın gezgin, Fransız bir çift ve Daffy adında ilginç bir adamla tanışır. Dünya üzerinde hiç kimsenin dokunmadığı, turistler tarafından işgal edilmemiş gizli bir cennetten, bir adadan söz eden Daffy, Richard'a elde çizilmiş bir harita bırakarak ortadan kaybolur. Fransız çifti de yanına alan Richard, keşfedilmemiş sahili bulmak üzere yola çıkar.
Karanlık geçmişleri olan 7 yabancı farklı yerlerden, farklı hikayelerle yola çıkmışlardır. Sonunda hepsi Tahoe Gölü’ndeki yıkık bir otel olan El Royale Oteli'nde bir araya gelirler. Hepsinin birbirinden sakladıkları ve geçmişe gömmeye çalıştıkları önemli sırları vardır. Bu gece her şeyin sonudur ve onların geçmişleriyle yüzleşip kendilerini kurtarabilmeleri için son bir şansları vardır. Geçmişin acı verici yaralarına rağmen bunu yapabilecekler midir?
1970'lerin başında yozlaşmış New York Polis Teşkilatı'nda görevli dürüst bir polis memurunun gerçek hikâyesine dayanan filmde New York Polis teşkilatına yeni katılmış olan devriye polisi Frank Serpico'nun rüşvet çarkına açtığı savaş anlatılmaktadır.
Çağını Sallayan Bir Rock Grubu...Asi Bir Şair ve Solist...Ölümsüz Bir Efsane...1971 yılında Paris'te yüksek dozdan uyuşturucu alarak ölen efsanevi The Doors grubunun solisti ve beyni Jim Morrison'un şarkılarını ilk kez Vietnam'da dinleyen ve grubun ateşli hayranı olan Oliver Stone 'un yönettiği The Doors, 1960'ların asi rock şarkıcısı, bestecisi ve şairi Jim Morrison 'un inişli çıkışlı yaşamını konu alıyor. Bu uslanmaz düzen karşıtı adam, 60'lı yıllarda gerçekleşen ve Amerikan toplumunu sonsuza dek değiştirecek devrimin en önemlilerinden biriydi.
George (Rudd) ve Linda (Aniston) New York'un ünlü ve lüks Manhattan semtinde yaşayan ve hayatları stres dolu geçen bir çifttir. Fakat George’un işten çıkartılınca, masrafları kısarak yaşamak için önlerinde tek bir seçenek kalır: George’un Atlanta’da yaşayan akıllara zarar kardeşinin yanına taşınmak! Fakat Atlanta yolu onların hayatında yeni bir ufuk açacak, bambaşka bir tesadüfe gebedir. Çiftimiz Cennet adı verilen, bir nevi modern hippi topluluğuna rastlar. Onlar için para, kariyer hatta giysiler dahi önemsizdir! Cennet, George ve Linda’nın muhtaç oldukları taze başlangıç noktası olabilecek midir?
Annesi Charlene tarafından büyütülen Greg Laurie ve bir grup genç, herhangi bir kurtuluş yolu ile gerçeği yeniden tanımlamak için güneşli Güney Kaliforniya'ya gider. Burada tesadüfen karizmatik bir hippi sokak vaizi olan Lonnie Frisbee ve kilisesinin kapılarını dolaşan bir gençliğe açan Papaz Chuck Smith ile tanışır. Ortaya çıkan şey, Amerikan tarihindeki en büyük ruhsal uyanış olur.
Enerji, tutku ve müzikle dopdolu, bir ulusu ateşleyen Hair, 60'ların çalkantılı ruhuna eğlenceli ve güçlü bir övgü. Oscar® ödüllü yönetmen Milos Forman ve senaryo yazarı Michael Weller (Ragtime) tarafından zekice yeniden yaratılan bu canlı kayıt, Broadway fenomeni, en iyi müzikal filmlerden biri! (The Hollywood Reporter) Çiftlikten yeni gelen Claude Bukowski (John Savage, The Thin Red Line) orduda silah altına alınmak için New York'a gelir, Central Park'ta düzenlenen hippi eyleminde yürüyenlere katılıp güzel Sheila'ya (Beverly D'Angelo, American History X) aşık olur. Hippilerin barışçıl lideri Berger ile (Treat Williams, Mulholland Falls) arkadaş olur ve aşkını Sheila'ya ilan etmek için resmi bir partiyi dağıtır. Claude, Center Park Gölü'nde kendisini hapse ve sonunda orduya kadar götüren bir maceraya başlar. Ama Berger'ın Claude'u Vietnam'dan kurtarmak için son çabası filmi şok edici tesadüflerle süslü garip bir kader öyküsüne dönüştürür.
25 Ekim günü öğleden sonra, Transcontinental Express, Cenova istasyonundan bin kadar yolcusuyla hareket eder. Paris, Brüksel, Amsterdam, Kopenhag ve Stockholm güzergahını izleyecek olan trene ölümcül virüs taşıyan bir mahkum gizlice biner ve mikrobu trendeki yolculara bulaştırmaya başlar. Salgın yayılırken tek çare kalmıştır, ya tren yok edilecek, ya da tüm vagonlara geçmeden acil bir önlem alınacaktır. Tam bir heyecan fırtınası olan bu klasik olmuş film hem kadrosu, hem de sürükleyiciliği ile kaçırılmaması gereken bir yapım...
Şiddetli bir tanışmadan sonra dolandırıcı olan Tang efsanevi eşkıya Pocky Zhang'e çekici bir teklifte bulunur. Tang, Pocky Zhang'e Goose Town'ın valiliğini ve hayatında göremeyeceği kadar para teklif eder. Fakat ikili Goose Town'ın acımasız ve bir o kadar da zengin Master Huang tarafından yönetildiğinin farkında değildir.
California'da yaşayan beş kadın ve tanıştıkları bir erkek, Jane Austen kitapları konusunda tartışmaya başlarlar. Tartışma öyle bir noktaya gelir ki, oyunu sürdürmeye kararlı bu altı kişi 21. yüzyılda Austen'in kitaplarını kendi ilişkilerinde sahnelemeye başlarlar. Sylvia 20 yıl sonra kocası onu üç çocuğuyla terk ettiğinde şok geçirecek, en iyi arkadaşı Jocelyn kendisini köpeğiyle birlikte yapayalnız bir hayat süren kadın olarak bulacak, Fransızca öğretmeni Prudie kocası dışında başka bir adam tutkuyla bağlanacak, bir çok defa evlenmiş Bernadette mutluluk için bir şans daha arayacaktır. Genç bilimkurgu fanı Grigg ise beş romanın tek erkek kahramanı olacaktır.
Tüm zamanların en iyi konser filmi olarak nitelendirilen, Oscar Ödülü sahibi "Woodstock", şimdi görüntü ve ses kalitesinin yenilenip güçlendirildiği "Director's Cut" versiyonuyla DVD formatında. Üstelik 30 yıldan sonra, filmin orjinalinde yeralmayan, yönetmen Wadleigh'in seçtiği 40 dakikalık çekimi de bu versiyonda izleyebileceksiniz. Dönemin ruhunu benzersiz bir şekilde yakalayan bu muhteşem film, geniş ekran formatıyla kaçırılmayacak bir fırsat.
Bir önceki filminde (OSS 117 : Le Caire, nid d'espions) Mısır macerasını izlediğimiz Fransız İstihbarat Teşkilatı'nın en yetenekli ajanı Hubert Bonisseur de La Bath'ı bu sefer istihbarat ajanlarının gizliliğini korumak için bir mikro filmi almak için Rio görevinde izliyoruz.
Curt ve Steve yeni bir hayata başlamak üzeredir. Üniversiteye gidecek ikili, heyecanlı olmalarına rağmen, kendileri ile ilgili şüphe içindedirler. Curt gitmek için hevesli olmadığı, Steve'in sevgilisi Laurie de gitmemelerini istemektedir. Yeni bir okul ve şehire gitmeden önceki son gecelerinde gençler, otomobil yarışları, rock'n roll ve 60'lı yılların ruhunu yeniden keşfedeceklerdir.
Jane'in başından geçen talihsizlikler, çatlak ev arkadaşının ortada bıraktığı otlu keklerden yemesiyle başlar. O gün yapması gerekenlerin listesi epey kabarıktır: Bir ses sınavına katılması ve değerli keklerin yerine bir şekilde yenilerini koyması gerekmektedir. Jane'in çılgın macerası gün boyu Los Angeles sokaklarında sürüp gidecek, sonunda Jane elinde Komünist Manifesto'nun ilk baskısı ile kendisini bir dönme dolabın tepesinde bulacaktır.
Özgür ruhlu genç bir kadın olan Breezy, yaşlanan emlak satıcısı Frank ile otostop çeker. Onun sadece onu kullanmak istediğini hissederek onunla hiçbir ilgisi olmamasına çalışır. Ancak ondan kurtulmak o kadar kolay değildir ve zamanla aralarında bir bağ oluşur.
Eski bir savaş gazisi, eski polis, eski yarışçı Kowalski (Barry Newman) 1970 model modifiye beyaz Dodge Challenger marka arabayı Denver'dan alıp 15 saat içinde San Francisco'ya teslim etmek üzere yola koyulur. Hız sınırlarını zorlayan bu yolculukta trafik kurallarını çiğneyince 3 eyaletin polisi birden peşine düşerken polis telsizlerini dinleyen bir radyo DJ'i radyo programı aracılığı ile ona yardım eder
Chris, Tina’ya kendi dünyasını kendi bildiği şekilde göstermek ister. Genç sevgililer bir karavana atlayarak İngiliz Adalarını gezmeye başlar. Tina korunaklı bir hayat yaşamıştır ve Crich Tramvay Müzesi, Ribblehead Viyadükü, Keswick Kalem Müzesi gibi Chris’in ona mutlaka göstermek istediği yerler vardır. Fakat hayallerinin yıkılması uzun sürmez. Çevreyi kirletenler, gürültücü gençler ve Tina’nın her şeye karışan annesi Chris’in hayalini gerçekleştirmesine engel olmaya başlar. Bu engellemeler Chris’i hiç istemediği yerlere götürür. Senaryosunu Alice Lowe ve Steve Oram’ın yazdığı Sightseers’ın başrollerinde gene Lowe ve Oram var. Oyuncu kadrosunda bu ikilinin dışında Sara Stewart, Tony Way, Lucy Russell, Jonathan Aris, Richard Lumsden ve Monica Dolan gibi isimler yer alıyor...
The Mod Squad was the enormously successful groundbreaking "hippie" undercover cop show that ran on ABC from September 24, 1968, until August 23, 1973. It starred Michael Cole as Pete Cochren, Peggy Lipton as Julie Barnes, Clarence Williams III as Linc Hayes, and Tige Andrews as Captain Adam Greer. The executive producers of the series were Aaron Spelling and Danny Thomas. The iconic counter-culture police series earned six Emmy nominations, four Golden Globe nominations plus one win for Peggy Lipton, one Directors Guild of America award, and four Logies. In 1997 the episode "Mother of Sorrow" was ranked #95 on TV Guide's 100 Greatest Episodes of All Time.
A extraordinary true story of Delia Balmer, who survived a near-fatal relationship with murderer John Sweeney. The series narrates the ordeal Delia suffered at the hands of John Sweeney, and her traumatic journey through the police and criminal justice system as they attempt to prosecute him for his crimes.
The escapades of a trio of stoner anti-establishment characters and their cat who wake up from a 50-year nap after smoking a magical strain of weed in 1969, and must adjust to life with a new family in present-day San Francisco.
Karim is 17 years old and lives in a South London suburb with his English mother and Pakistani father, who has become a kind of spiritual guru to his middle-class neighbours. Karim wants to explore his cultural roots, in the hope that he will achieve sexual and racial self-realisation.
Shaun, Harvey, Gadget, Trev and Kelly hit up the nightlife of raves and ecstasy. Woody and Lol are happy, living together with their kids and Combo is still in prison. But things slowly change. This is the year 1990 and This is England.
