Anahtar kelime Congo

Bir grup kaşifin bir dinozor kolonisiyle karşılaştığı Kongo ormanında yapılan bir araştırmanın buluntu film tekniğiyle çekilmiş görüntüleri izleyiciyle buluşuyor. Afrika ormanlarının en derin en vahşi yerinde geçen The Dinosaur Project batılı kaşiflerden oluşan bir ekibin kökenleri yerli halk arasında bir mite dönüşmüş olan bir su yaratığı keşfetme umuduyla çıktığı araştırma gezisini anlatmaktadır. Keşif ekibinin lideri olan Indiana Jones benzeri bir adam bu gezinin planlarını çoktan hazırlamıştır ama helikopteri bir kuş sürüsü tarafından düşürülünce bu planlar bozulur. Planlarının bozulmasının ardından, geziye gizlice dahil olan oğlu Luke’la da ilgilenmek zorundadır. Luke filmin esas anlatıcısıdır. Elindeki birden fazla el kamerasıyla projenin her dakikasını kaydetmektedir. Ekip kısa süre içinde ormanda bir şeylerin yanlış gittiğini fark eder ve insanoğlunun binlerce yıl once nesillerinin tükendiğini düşündüğü sıra dışı yaratıklarla karşılaşır.

Gerçek olaylara dayanan filmde, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın istihbarata karşı koyma bölümünün anlatılmamış doğum hikâyesi anlatılmaktadır. Edward Wilson, Amerika’nın liderlerini yetiştirmekle ünlü Yale Üniversitesi’nde okurken Kuru Kafa ve Kemikler Cemiyeti’ne kabulü ile hayatı değişir. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte, CIA’in öncülü sayılan Strateji Servis Ofisi’nde göreve getirilmesiyle dünyanın en büyük gizli servislerinden biri olacak bir örgütün kuruluşunda ki en kilit isimlerden biri olacaktır.

Kongo’ya; çok özel bir bileşen taşıyan dev elmasları bulmak üzere giden ekipten haber alınamaz. İzlerini bulmak için peşlerinden bir ekip daha yollanır, bu sıradışı ekipte bir CIA profesörü, bir elektronik uzmanı, define avcısı bir rehber, özel bir aletle konuşabilen eğitimli bir goril olan Amy de vardır. Ormanın vahşi tuzaklarıyla, ısıya duyarlı füzelerle, dev hipopotamlarla karşılaşan ekip; Amy’nin onları kayıp şehir Zinj’deki elmas madenlerine götüreceğine inanır. Ancak oraya vardıklarında ölüm tehlikesiyle karşılaşacaklardır.

Bu güzel drama, antropolog Dian Fossey'nin gerçek hikayesine dayandırılarak filmleştirilmiştir.Fossey şans eseri Afrika'nın derinliklerinde nadir bulunan dağ gorilleri üzerine çalışmaya başlamıştır ve onlarla ilişki kurmayı öğrenmektedir. Ama artık akademik ilgisinin ötesinde gorillerle ilgi duymakta ve hayatını tehlikeye atma pahasına hayvan tüccarlarına ve yasak avcılık yapanlara karşı mücadele etmektedir.

Yaşanmış bir olaydan uyarlanan filmde, BM Barış Gücü adına Afrika’da görev yapan İrlanda askerleri, düşman kuvvetlerince kuşatılır ve karakollarını kahramanca savunurlar.

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Alman ordusu Kongo'yu işgal eder. İşgal sırasında ağabeyi ölünce Rose Mayer, alkolik bir maceraperestin teknesiyle güvenli bir ülkeye kaçmayı dener. Nehir boyunca onları sadece tropikal tehlikeler ve düşman askerleri değil, sürpriz bir aşk da beklemektedir. Afrika Kraliçesi, Katharine Hepburn ve Humphrey Bogart gibi iki efsanevi oyuncu, nefes kesici bir öykü, başarılı bir yönetmen ve Afrika'da gerçekleştirilen çekimler sayesinde, sinema tarihinin en sevilen macera filmlerinden biri olmuştur. Filmdeki unutulmaz rolü, Humphrey Bogart'a En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar kazandırmıştır.

A woman's search to uncover the mystery of the disappearance of her husband leads her to the Congo, where she's forced to seek the truth about what happened to the man she loved.

Hybrid docuseries offering an expansive exploration of the exploitative and genocidal aspects of European colonialism, from America to Africa, and its impact on society today.

We have been colonised by the machines we have built. Although we don't realise it, the way we see everything in the world today is through the eyes of the computers.

In this filmed version of Flemish author Jef Gheeraerts' novel, Robert 'Robbe' Parain, an arrogant Antwerp police detective who operates at the limits of illegality and is in personal debt, tenaciously traces but also gets personally entangled in the dark, ruthless, criminal sides of the publicly so glamorous trade in diamonds, notably in his native Antwerp, Hong Kong, Brussels and Congo.

Guy Moeyaert is a well-meaning colonial official in a jungle district of the Belgian Congo in the last years of white colonial rule, after the Second World War, a paternalistic system where the state, unable to be properly present all over the vast, sparsely populated country, collaborates systematically with the Roman Catholic missions -in his post, father Alexis- and private enterprise, in case mainly the mining company -locally represented by engineer Lenaers- which also helps out with money and labor for such public tasks as road building. Even his grip on the natives is weak, as they live under hereditary tribal leaders, which must take from its people what they are legally obliged to deliver to the state in taxes and labor; coercion is done by force, including whipping on the bare buttocks, which Guy hates. Guy also starts a love affair with Hélène Vermarcke, who gets estranged from her husband Luk (the three were already friends in Belgium) as he devotes all his efforts the their plantation, leaving her alone with the native staff and their son, or is it Guy's? The adultery makes his position in the white community far weaker then is compatible with his position of theoretical authority without sufficient independent means. He also depends heavily on his educated black clerk Gabriel Ndazaru and ambitious white deputy Arthur. It all gets worse for everybody as the call for 'dipenda', black independence as in Ghana, gets stronger, in time even accepted 'in principle' by the Belgian government which plans a gradual transition which the idealist Guy supports but all other whites oppose, while the natives have neither patience nor insight and start attacking every symbol of the old regime, regardless of its objective value, and soon white people and 'collaborators' too- it gets physically dangerous, but Guy won't budge or flee...

A look into the Belgian colonisation of Congo through interviews of both colonials as Congolese people that lived it.